Toplumun çizdiği cinsiyet sınırlarına sert bir eleştiri: Bizi Aşktan Koru
Yıllar önce bir sahafta çıkmıştı karşıma. Yanlış hatırlamıyorsam Taksim Beyoğlu’nda Aslıhan Sahaflar’da olması lazım. Bizi Aşktan Koru adını görünce gençliğime rağmen asıl anlamıyla ‘aşk’ gelmemişti aklıma.
O zamanlar henüz çok fazla feminist okuma yapmamış olmama rağmen yine de içindekilerin ‘aşk’tan çok daha fazla ve önemli olduğunu bir şekilde sezimlemiştim. Ya da şu anda sadece gereksizce kendime karşı kendimi büyütüyorum. Pekala, arka kapağını okuyup da kitabın içinde neler olduğunu çözmüş olabilirim.
Cinsiyetler üzerinden şekillendirilen ideolojiler
Danimarkalı yazar Suzanne Brogger tarafından kaleme alınan Bizi Aşktan Koru, kadın erkek cinsiyetlerinin nasıl ideolojileştirildiğini anlatıyor. Kadın erkek ilişkileri üzerindeki toplumsal ve küresel boyutlardaki kapitalist öğretilerin gündelik hayatımıza nasıl zarar verdiği üzerinde duruyor. Bunu yaparken de gazeteci kimliğinden cesurca faydalanarak bol bol kaynak sunuyor okuyucuya.
Röportajlar, alıntılar ve bire bir mülakatlar ile zenginleştirilen kitap, özellikle de ilk gençlik yıllarındaki kadınların ve erkeklerin okuması ve anlaması gereken bir eser. Danimarkalı yazar ve gazeteci Suzanne Brogger, toplum tarafından sınırları keskin hatlarla çizilen kadın ve erkek cinsiyetleri üzerine eğiliyor bilhassa.
Cinsiyetlerin sınırlarını biyoloji ve yaratılıştan önce toplumun çizdiğini ve bu şekilde kurulan düzenin kapitalist sistemin işleyişini nasıl kolaylaştırdığını anlatıyor. Bize Aşktan Koru ile zamanında çok cesur bir iş çıkartan yazar övgü aldığı kadar yergi de alıyor tabi bu eseriyle.
Gündelik yaşamda başta olmak üzere hayatın her alanında git gide derinleşen cinsiyet eşitsizliği başta olmak üzere cinsellik, fantezi, evlililik ve aile kavramı üzerinde de duruluyor. Özellikle de kapitalist sistemin işleyişini kolaylaştıran içi boşaltılmış aile kavramı üzerine gidiliyor. Bazı satırları okurken adeta bir şeyleri yeniden keşfettiğinizi ya da gözünüzün önünde duranları ilk kez gördüğünüzü anlıyorsunuz. Sarsıcı, iddialı ve en az bunlar kadar da iç acıtıcı bir eser Bizi Aşktan Koru.
Kapitalist sisteme kurban giden aile kavramı ve daha fazlası
Kapitalist siteme kurban gitmiş aile kavramına yeniden dönecek olursak, bu konu başlığında birçok somut örnekle karşılaşıyoruz. Örneklerin gerçekliği durumun iç yüzünü derinlikli bir şekilde görebilmemizi sağlıyor. Bir solukta okuyabileceğiniz eserlerden değil. Ancak okuduktan sonra hayatınızda yeni ufuklar açacak, hayata daha farklı gözlerle bakabilmenizi sağlayacak bir eser. Bu eserin kendimce geliştirilmiş versiyonu olarak yorumladığım bir kitap daha var. Geliştirilmiş versiyon diyerek her iki yazara da büyük haksızlık ediyorum. Ancak bu durumu daha iyi özetleyebileceğim bir ifade bulamadım ne yazık ki.
Judith Butler’ın Cinsiyet Belası kitabı da yine benzer konular üzerine eğiliyor. Özellikle de queer kavramı ile cinsiyet eşitsizliğinin ayrı tutulmaması gerektiğini savunuyor. Ve yine sınırları toplum tarafından çizilen kadın erkek kavramlarından bahsediyor. Bol örnekler ve okumalar ile zenginleştirilmiş bir eser. Cinsiyet Belası ve Bizi Aşktan Koru iki iyi feminist okuma önerisi bana göre.
Suzanne Brogger Bizi Aşktan Koru kitabının 88 sayfasından bir alıntı:
Ben sokaklarda “Bütün ulusların seks savaşçıları birleşsin!” diyerek dolaşsam cezasını yine onlar çekeceklerdir. Bizim gözlerimizi açmaya, ‘iki cins’ ayrımının keyfi bir ayrım ‘cinsel organlar’ kavramı üstüne kurulmuş bir ideoloji, aptallardan başka hiç kimsenin katlanamayacağı bir düzen olduğunu göstermeye çalışanlardır transvestitler.
Tam adıyla Suzanne Preis Brøgger Zeruneith.
Ajanda İstanbul/2020