Karantinada izlenebilecek en iyi dizi önerileri
Yeni tip koronavirüs Kovid-19 salgınının hayatımızı etkilemeye başlamasıyla hem kendimizin hem de sevdiklerimizin sağlığı için evlere kapandık. Ajanda İstanbul ekibinden Ferhat Uzala kendi karantina sürecinde izlediği ve en sevdiği yapımları gerçek dizi tutkunları için yazdı.
SELF MADE
Madam C. J. Walker’ın gerçek hayat hikayesinden esinlenilerek yapılan 4 bölümlük bu mini dizinin başrolünde karşımıza Octavia Spencer çıkıyor. Kendisi daha önce Duyguların Rengi (The Help) (2011) filmindeki rolüyle yardımcı kadın oyuncu Oscar ödülünü almış bir oyuncu.
Bu filmdeki performansını bilen birisi olarak bu dizide de muhteşem bir performans izleyeceğimi biliyordum. Nitekim yanılmadığımı gördüm. Dizinin anlatmak istediği konuya gelecek olursak, 1920li yıllarda ırkçı bir toplumsal ayrımın yapıldığı bir ülkede; ezilen, hor görülen siyahi bir kadının bu düzene bir başkaldırısıdır diyebiliriz. Sarah (Octavia Spenser) kocası tarafından şiddet gören sonrasında terk edilen, fakir bir hayat yaşayan, bakımsızlıktan saçları dökülmüş, hiç bir ekonomik bağımsızlığı olmayan bir kadın olarak karşımıza çıkar.
Addie (Carmen Ejogo) onun bu sersefil halini fark eder ve ona yardım edeceğini söyler. Kendisine ait olan bir saç ürününü onun üzerinde dener ve başarılı olur. Sarah, Addie’nin bu saç ürününü pazarlamak ve satmak ister, ona bu şekilde yardım ederek teşekkür etmek niyetindedir. Ancak Addie onu siyahi biri olduğu için aşağılar ve satışını reddeder. Sarah kendi saç ürünü oluşturup. Addie’ye meydan okur. Kıyasıya bir rekabet başlar. Erkeklerin ve beyaz tenlilerin hakim olduğu bir toplumda işi gerçekten çok zordur. İlk dakikadan itibaren özdeşleştiğimiz Sarah karakteri, aslında hepimizin içinde taşıdığı yetersizlik duygusu ile bizi kendine çekiyor. Sonrasında bu duygu ile mücadele ve baş etme becerisiyle bizleri kendine hayran bırakıyor. Umarım izleyince size de ilham kaynağı olur.
UNORTODOX
Bir gerçek hayat ve var olan düzene başkaldırı hikayesi. Deborah Feldman’ın hayat hikayesinden esinlenerek çekilmiş bir mini dizi. New York’ta varlığını sürdüren küçük bir Hasidik Yahudi cemaati içerisinde yaşayan Esty, kadınların ne düşündüğünün ne hissettiğinin hiç önemsenmediği, katı dini kuralların olduğu, hamile kalamadığı için aşırı zorlandığı bu dünyadan uzaklaşmak ve yeni bir başlangıç için Berlin’e gizlice kaçar.
Peşinden kocası da onu aramaya Berlin’e gider. Esty burda bir takım insanlarla karşılaşır onlara kendini kabullendirme çabalarıyla mücadele ederken bir anda kendini sahnede şarkı söylerken bulur. Muhteşem oyunculuklarıyla kendine çeken dizide, küçük bir cemaat olan Hasidik Yahudi cemaatini yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Her detayını ince ince işledikleri bu dizinin sonunda mutlaka kamera arkası bölümünü de izleyin.
HYMN OF DEATH
Bir gerçek hayat hikayesinden yola çıkılarak çekilmiş bir dizi. Dizi 3 bölümden oluşuyor ve her bölüm ortalama 60 dakikadır. Babasının istediği kızla istemeyerek evlenen, şirket yönetmeye zorlanan sanatsal yazılar yazması yasaklanan oyun yazarı Kim U Jin ile Kore’nin önde gelen sopranosu Yun Sim-Deok arasındaki aşk hikayesidir.
Yüreğe dokunan, samimi, seyirciye acı çektirme konusunda aşırıya gidilmemiş, gayet doğal oyunculukların olduğu bu dizide biraz da bizden parçalar bulacağınız, yaşadığımız toplumdan birçok öğrenin çağrışım yapması diziye bağlanmanızı sağlayacaktır. Sonu maalesef mutlu bitmeyen bu hikaye hep favori listenizde olacak, siz de tanıdıklarınıza mutlaka tavsiye edeceksiniz.
Ferhat Uzala/Ajanda İstanbul