Dag Solstad ve edebiyatı üzerine düşünceler
Elif Soykan yazdı
Yapı Kredi Yayınları’na verdiği bir röportajda, kendisine, Türkiye’de ve dünyada gitgide popülerleşmesinin nasıl hissettirdiği sorulan Dag Solstad, ‘Hem gurur okşayıcı hem de eğlenceli’ diyor önce, ardından ilerlemiş yaşlarda gelen şöhretin hayatında önemli bir değişikliğe neden olmadığını belirterek, ‘Ben hala Norveççeden başka dil konuşamayan yerel bir yazarım’ diyor. Tıpkı eserlerindeki gibi sade, net ve son derece naif. Yarattığı karakterlerin gerçekliği, derinliği ve yerelliğinin de bir uzantısı gibi adeta bu cevap.
Dünyada ve Türkiye’de büyük bir üne kavuşan ve en bilinen eserlerinden biri olan ‘Mahcubiyet ve Haysiyet’ isimli eserinin özellikle de ülkemizde bu kadar çok sevilmesini, Türk ve Norveç Edebiyatının benzer özellikler taşıyor olmasına ve her iki ülkede de roman türüne büyük ilgi olmasına bağlıyor.
Bir başka röportajında ise, yine ‘Mahcubiyet ve Haysiyet’ isimli eserinin popülerliğini neye bağladığı sorulduğunda, her şeyden önce kitap üzerinde çok çalıştığını ve ilk sayfasını yazarken çok emek sarf ettiğini belirtiyor.
Dag Solstad’ın eserlerindeki derinlik ve sadelik röportajlarında kendisine yöneltilen sorularda da gayet açık biçimde görülüyor. Entelektüel yerelliğin ve evrenseli yakalayabilen bir bakış açısının sadelikten yolu geçerek nasıl derinlikli yollara sapabileceğini kanıtlıyor.
‘Mahcubiyet ve Haysiyet’ başta olmak üzere Türkçe’ ye çevrilen birçok çalışmasında, Ibsen etkisi görülüyor. 40’lı yaşlarındayken Ibsen’in kendisi için büyük bir yazar haline geldiğini ve Türkiye’de geniş kitlelere ulaşan kitabı Mahcubiyet ve Haysiyet’te büyük yazar Ibsen’in Yaban Ördeği kitabından bir karakteri kullanmak istemiş. Elbette ki bu karakteri seçmesinin temel nedeni, eserindeki ana karakterin bir edebiyat öğretmeni olması. Ancak bir diğer neden ise, Solstad’ın diğer eserlerinde de sık sık karşımıza çıkan, geçmişte kalmışlık, yaşanmamışlık ‘zamanı kaçırmış olmanın trajedisi’ dediğimiz mefhumun, kendi hayatında da karşılığının olması.
Zaman kavramı tüm eserlerinin en önemli elementi
Zaman kavramının tüm eserlerinin en önemli elementi olduğunu da belirtmeden geçemiyor Dag Solstad. Yaşadığı çağın her zaman gerisinde kaldığını açık yüreklilikle ifade eden Solstad, bu nedenle her zaman sol cenaha daha yakın olduğunu da belirtiyor. Nitekim Solstad’ın bu itirafı da hemen hemen her eserinde kendini açıkça gösteriyor. Her büyük yazarın eserlerinde olduğu gibi onun eserleri de kendi hayatından önemli ipuçları barındırıyor.
‘Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Siyasi Uyanışa Dair Kısa Anlatısı’ isimli eserinde ise ana karakterleri dünyayı kasıp kavuran sosyalist uyanışa karşı koyamayanlardan oluşuyor. Burada da yine evrenselliğin yerelliğe ve yerelliğin evrenselliğe etkileri üzerinde kafa yormak mümkün.
Kitabın giriş kısmında ülkesinin her zaman refah düzeyi yüksek ve barışçıl bir ülke olduğundan uzun uzun bahseden Solstad, tüm dünyayı etkisi altına alan sosyalist akımların böyle bir ülkeye dahi uğradığının önemle altını çiziyor. Eserindeki ana karakterlerden biri burjuva sınıfından gelen genç bir doktordur. Genç, güzel, tutkulu bir doktor olan Nina, davasını kendi yaşamının nimetlerine tercih edebilecek cesarete sahip, tam da zengin ülkelere uğrayan komünizmin bir figürüdür.
Bilakis fakir ülkelerin daha çok ihtiyaç duyduğu -özellikle de haklarını koruyabilmek ya da doğrudan elde edebilmek için- örgütsel mücadele, Norveç gibi refah düzeyi yüksek bir ülkede de kendine aynı şekilde karşılık bulmuştur Solstad’ın eserinde.
Yeraltındaki toplantılar, retorik ustası konuşmacılar, halkın tek başına haklarını elde etmek de yaşadığı sıkıntıların geride kalacağına dair tekrarlanan vaatler, ezilenler ile ezenler arasındaki keskin farklar, işçi sınıfı ile burjuvazinin, genç ile yaşlının, emekli ve memurun aynı düşünce etrafında kendi haklarından çok, kendinden aşağıda olanların haklarını korumak üzere bir araya gelmesiyle ortaya çıkan romantik ancak bir o kadar da partizanca tavırlar… Solstad’ın derinlik ve sadelik kavramlarının yanında evrenselin yerele uygulanabilirliğinin en güzel örneklerinden biridir bu eser.
Zaman kırılmaları ve Dag Solstad edebiyatı
Solstad’ın hemen hemen her eserinde dikkat çeken yegâne unsur, zaman kırılmaları.
Yıllarca tekdüze yaşamlar süren, içindeki fırtınaları dışa yansıtma arzusu taşıyan ama bunu becerebilecek güce ve cesarete sahip olmayan karakterlerin ani dönüşümleri üzerine kuruludur hikayeler. Bir anda şemsiyesini parçalar, bir anda karısını aldatır, bir anda evini terk eder bir anda yurt dışına gider ve döndüğünde yeni hayatını inşa eder… Bu liste böyle uzayıp gidebilir.
Bir andalığın getirdiği farkındalık ve boş vermişlik ile hareket eden karakterlerin aslında, başta tezat gibi görünse de ne kadar sade ve derin bir arka planı olduğunu ve ne kadar evrensel duygular ve dönüşümler içerisinde olduğunu geç olmadan idrak eder okuyucu.
Silik karakterlerin ani gelişen isyanları ve farkındalıkları
Yeni dönem çağdaş Türk edebiyatında da sıkça karşımıza çıkan; geçmişin izlerinden kurtulma, silikleştirilmiş karakterlerin önüne sunulan kurallar ve mutluluklar dahilindeki hayatlarının ani gelişen isyanları ve farkındalıkları ile tersyüz olması durumu, Solstad’ın eserlerinde mihenk taşı görevi görüyor. Kendisini ‘hala Norveççe konuşan yerel bir yazarım’ şekilde tanımlasa da ününün dünyayı çevrelemesinin nedeni, yerelliğinin evrenselleşebilecek güce sahip olması kuşkusuz. Ve tabii, eserlerine kendi yaşamından cesur parçalar serpiştirse de önceliğinin her zaman, kurmaca olduğunu ve kendisini asıl besleyenin yaşamın kendisinden ziyade kurgu olduğunu söylemesi de son derece etkili.
Yalın ve böylesine derinlikli hikayeleri, sıradanmışçasına ve tüm dünya insanları bunları böyle yaşıyormuşçasına…
Görünürde bölük pörçük ancak arka planda bütünlüklü karakterleri Armand V. ve T. Singer’den; lise öğretmeni Elias Rukla’dan bir başka kurgusal öğretmen karakteri Pedersen’den, aşkın peşinden koşarken kendini bile isteye bir koltuğa çivileyen Bjorn Hansen’e ve tabii, hayatının en ilginç gecesini en büyük takıntısına dönüştüren Profesör Andersen’e kadar, Solstad’ın tüm ana karakterleri bu yollardan geçiyor, hepsi kendi dehlizlerine dalma cesaretini pek de planlamadığı bir anda biraz da geç kalınmış bir zamanda gösteriyor. Böylesine yalın ve böylesine derinlikli hikayeler sıradanmışçasına ve tüm dünya insanları bunları böyle yaşıyormuşçasına anlatıyor. Bu yüzden de, kendi deyimiyle bu yaşı geçkin ve yerel yazar tüm dünyada bu kadar çok seviliyor.